Miyomlar rahim kasından kaynaklanan, kanserleşme olasılığı oldukça düşük olan ve bu nedenle "iyi huylu" olarak kabul edilen kitlelerdir. Kadınlarda oldukça sık olarak görülürler ve bu nedenle de gebelik döneminde de sık rastlanırlar.
100 anne adayından dördünde ultrasonda dördünde en az bir adet miyom saptanabilir.
Miyomlar özellikle ilk gebeliğini yaşayan anne adaylarında daha sık gözlenir. Genellikle bir adet olmalarına karşın daha fazla sayıda da olabilirler.
Anne adayının yaşı ilerledikçe gebelikte miyom görülme olasılığı da artar.
Miyomlar rahim iç tabakasıyla yakın komşulukta olabilirler (submüköz tip), tümüyle rahim kası içinde yerleşmiş olabilir (intramural tip), ya da tümüyle rahimin dış yüzeyinde yerleşmiş olabilirler (subseröz tip).
Miyomlar ender durumlarda gebe kalamama nedeni olabilecekleri gibi, daha çok gebelik esnasında ortaya çıkması muhtemel sorunlar açısından önemlidirler ve miyomu olduğu bilinen bir anne adayının daha yakın takibi gerekir.
Tanı hamile olunmayan dönemde yapılan bir ultrasonda konulabileceği gibi sıklıkla birinci trimesterde yapılan rutin ultrasonda konur. Özellikle arka duvar yerleşimli miyomların gebeliğin daha ileri dönemlerinde tanınması zordur.
Gebelikte miyomların ortaya çıkardığı riskler ön planda rahim içinde bulunduğu bölgeye, ikinci planda miyomun büyüklük ve sayısına bağlıdır.
Özellikle submüköz veya intramural yerleşimli olanlar tekrarlayan düşüklere, erken doğum tehdidine, fetusun normal yerleşimi olan baş aşağı dışında anormal bir pozisyonda yerleşmesine, plasentanın erken ayrılmasına (ablasyo), rahim kasılmasını engelleyerek doğum sonrası kanamaya neden olabilirler. Yukarıda sayılan durumların çoğu sezaryen ile doğum gerektirdiğinden miyomu olan anne adaylarında sezaryen ile doğum olasılığı artar.
Miyomlar östrojen hormonuna bağlı olarak gelişme gösterdiklerinden gebelikte artan östrojen salgısının etkisiyle büyümeye eğilimlidirler.
Özellikle ilk tanı konuduğunda 6 cm. ve daha büyük olan miyomlar gebelikte daha çok büyüme eğilimi gösterirler.
Bazen hızlı büyüme neticesinde miyom yeterince beslenemediğinden dolaşımı aksar ve miyomda dejenerasyon ("bozulma") denen durum ortaya çıkar. Bu durum kendini karında ve özellikle de miyomun bulunduğu bölgede ağrı şeklinde belli eder. Bu ağrı bazı durumlarda apandisit, plasentanın erken ayrılması ve erken doğum tehdidi gibi durumlarla karışabilir.
Miyomda dejenerasyon en sık 20-22. haftalar arasında görülür ve doğum eyleminin başlamasına neden olabilir.
Hamilelik döneminde en sık sorun yaratan miyomlar submüköz nitelikli olanlar olduğundan bu tür miyomlar saptandıklarında genellikle hamile kalınmadan cerrahi yolla çıkarılması tercih edilir. Bunun için histeroskopi (vajinadan ulaşım) ya da açık cerrahi (karın yolundan ulaşım) uygulanabilir.
İntramural ya da subseröz olanlar arasından ise özellikle kanama ve diğer ciddi belirtilere neden olanlar ve büyük çaplı olanlar çıkarılmalıdır.
Miyom çıkarılması için uygulanan operasyonlar ameliyat sonrası yapışıklık ve buna bağlı olarak da tüplerde tıkanıklığa yol açabileceklerinden gebelik öncesi dönemde miyom operasyonu yapma kararı verilirken çok dikkatli olunur.
Daha önceki bir gebelikte miyoma bağlı olarak ortaya çıktığı düşünülen bir durumun varlığında (önceki gebelikte başka nedene bağlanamayan erken doğum, plasentanın erken ayrılması gibi), yeni bir gebelik öncesinde miyomun çıkarılması uygundur.